KAFAMIZIN İÇİNDE NE VAR?

E beyin tabiki. Ama sadece kan ve et parçası değil koca bir bilgi işleme merkezi, duygularımız burda oluşuyor, davranışlarımız buradan yönetiliyor, kimilerine göre de ruhun merkezi. Beyin üzerine yapılan araştırmalar gösteriyorki beyinde anılarımız geniş bir alanda ve özelliklerine göre ayrıştırılarak saklanıyor. Beynimiz bir görev yapması gerekiyorsa hiç bir bölge bu işi tek başına yapmıyor. Tam aksine bir işi yapan bir birden çok bölge ve bu bölgelerin oluşturduğu bir çok ağ var. Bu nedenle yazılarımda gördüğünüz özelliştirmeler sadece anlamak için. Beyin üzerine yazılar yazmanın hepimizin kendimizi ve insanlığı anlamamızın bir yolu olduğunu düşünüyorum. Hepimiz düşünüyoruz ancak okunmayan kullanım klavuzları gibi Mantık’ı devre dışı bırakarak kısa yollar seçiyoruz. Günlük yaşamda, insanı anlamada okunmayan kullanım klavuzu bu kez beynimiz oluyor. İnsanlar birer irade timsali görerek diğer canlılar ile ortak noktalarımızı yok ediliyor ya da tam tersi bir kalıbın içine sıkıştırılarak aciziyet örneği olarak sergileniyor, ruhumuzun beynimizde yapılacak değişikliklerle, beynimizin psikolojimizde/davranışlarımızda yapılan farklılıklarla   değişebildiğini görmezlikten geliyoruz. İnsanın ne olduğu konusunda insanlar olarak kafamız çok karışık. Düşünce, duygu ve davranışlarımızın kökenlerini anlamak için beynin anlaşılması sadece biliminsanları için önemli olmamalı, bunun insanları değiştirebileceğine dair bir umudum var. Konuları olabildiğince basitleştirip, örneklendirmeye çalıştım.

 

Şakak Lobu/Temporal Lob

 

Beynimizin iki yanında bulunan şakak lobları da denilen Temporal lobların diğer beyin bölgelerinden farklı kendine özgü, farklı bir organizasyonu vardır. Temporal lob, 3 ana yapısı vardır ve bu bölgeler aslında birden farklı ama birbiriyle ilişkili bir çok görevlerde rol oynarlar.

Mesela annenizin, sevgilinizin ya da hiç hoşlanmadığınız bir tanıdığınızın sesini duymanızı sağlayan beyin yapılarını barındırır bu bölge. Bu insanları, yüzlerinden kim olduklarını anlama ve sizinle yakınlıklarına göre heyecanlanma sırasında beynimizin aktif olarak çalışan bir çok bölgesi bu alandadır.

Fusiform_gyrus_animation_smallSevdiğiniz insanların yüzlerini sevmediğiniz insanların yüzlerinden ayırmanız için de yine bu bu bölgeye ihtiyaç duyuyorsunuz. İnsanlar kulaklarının üst hizasından beyinlerine bir darbe alır ve beynimizin fisuform girus denen bölgei hasarlanırsa kişi yaşamındaki tüm işlevleri yerine getirebilen ancak yüzleri tanıyamayan bir tablo sergileyecektir. Üstelik bu insanlar eşlerinin yüzüne sanki hiç görmüyorlarmış gibi bakarken, eşinin konuşması ve sesini duyması ile onları tanıyabilecektir. Nörolog Dr. Oliver Sacks “Karısını Şapka Sanan Adam” kitabında böyle bir hastayı anlatır.

Kokunun algılanması, hoşumuza gitmeyen kokuların tanınması hatta buzdolabında unuttup küflendirdiğiniz yiyecekleri kokladığınızda yüzünüzü buruşturmanızı sağlayan bölgeler yine bu alandadır.

Yeni bir şeyler mi öğrenmek istiyorsunuz beyninizde hippokampus denen bölgenin sorunsuz çalışmasına ihtiyacınız olacak, çocukken ailenizle çıktığınız bir tatili, gençken sevgilinizin verdiği hediyenin ne olduğunu mu hatırlamaya çalışacaksınız hemen hizmete hazır. Duygusal anlarda amigdala’dan(bademe benzediği için bu ismi almıştır) yardım alır ve asla unutamayacağınız anılar bu ikilinin ürünüdür. 

Örneğin; bir araba sesi duydunuz ve irkildiniz. Önce irkilme hissederseniz, amigdala böyle istemiştir. Sonra ardından “Hmm 4 sene önce kaza geçirmiştim, herhalde ondan irkildim”  dediğinizde ise işin içine hippokampus girmiştir.

Amigdala demişken, ilkel duygularınız(korku, öfke, şiddet, seks…) açığa çıktığında sizi size yabancılaştıranın amigdala olduğunu söyleyebiliriz. Aslında seviştikten sonra sırtını yatıp uyuyan erkeklerin beyinlerinin amigdala denilen bu bölümünün, çok çalışmaktan olsa gerek, devam edecek dermanı kalmadığı da doğru. Niye olduğunu bilmediğiniz korkularınız mı var hep amigdaladan. Öyle hemen kızmayın siz daha korkup korkmadığınızı anlamadan sizi zarar verebilecek yerden uzaklaştırabilecek kadar tehlike uzmanı. Anlaşılan empati içinde gerekli çünkü kalsiyum çökmesi sonucu Urbach-Wiethe hastalığına yakalanırsak beynimizin iki yanında bulunan bu bademe benzer bölge  hasarlanıyor ve birinin daha hiç bir şey söylemeden kızgın mı, korkuyor mu oluğunu anlamanızı sağlayan bölge burası olduğu için anlayamaz oluyorsunuz! 

Eğer maymunların her iki temporal/şakak lobu hasarlanırsa yani kulağın üzerinden sert ve derin bir darbe alındığını ve beynin zarar gördüğünü düşünün, bu durumda neler gözlenir? Böyle bir duruma Cluver&Bucy Sendromu deniyor çünkü bu bilim insanları ilk defa bu sorunun yanıtını buluyorlar. Maymunlar gördükleri halde daha önce bildikleri nesneleri tanıyamaz, kavrayamazlar, ancak buldukları her şeyi ağızlarına götürme eğilimindedirler hatta böyle tanımaya çalışırlar, aşırı meraklıdırlar, daha önce hiç sergilemedikleri cinsel hareketler sergiler ve daha önce korktukları yılanı dahi alıp ağızlarına götürme eğiliminde olurlar. Bana biraz bebekleri hatırlattılar ne dersiniz?

Bu bilim insanlarının aşırı meraklı olduğunu düşünebilirsiniz düşüncelerinizi desteklemek için biraz daha fazlası için bir deneyi daha anlatayım farelerin beyinlerine küçük elektiriksel uyarılar vermek için elektrotlar yerleştiriyorlar. Bu elektrotlar beynin septal çekirdeğine yerleştirildiyse hayvan kendi beynine elektrik verecek pedala önce yanlışlıkla basıyor. Sonra? Sonrası vahim hayvan yemiyor- içmiyor hayatını bu pedala basmaya adıyor, üstelik büyük bir gayretkeşlikle ve hatta bu bağımlılık yüzden ölüyor. Oysaki o elektrot amigdala çekirdeğine yerleştirilseydi, hayvan bir kez yanlışlıkla pedala bastığında yani beyninin amigdala kısmını elektrikle uyarsaydı hayvan bir daha pedala basmayacaktı. İşte biliminsanları tüm bağımlılıklarımızın kökenini anlamak ve çareler bulmak için bu sistemi anlamaya çalışıyorlar.

You may also like...