Doğum Sonrası Depresyon

Gebelik döneminde kadının yaşamında bedensel, ruhsal ve sosyal değişimler yaşanır ve diğer birçok olayla kıyaslandığında neredeyse gebelik ve doğumun neden olduğu nöroendokrin ve psikososyal değişiklikler çok daha büyük değişikliklere neden olur. Bu zorlu süreç büyük değişimlere uyumu gerektirir iken ve kimi zaman yaşamı öncesi/sonrası olarak ikiye böler.

Kadınların erkeklere oranla depresyona daha sık girdiği bilinmekle beraber kadınların en çok doğurgan olduğu dönemlerde depresyona girdikleri 25-35 yaş bulgulanmıştır.

Kadının depresyona girme olasılığını arttıran olaylardan biri de doğum sonrası yaşanılan özellikle doğumdan hemen sonraki ilk yıl ve özellikle ilk dört aylık süreçtir.  Doğum sonrası açığa çıkan  nörobiyolojik ve psikososyal değişiklikler annelik hüznü dediğimiz durumu tetikleyebilir. Bu süreç içerisinde anne duygusal ve /veya son derece savunmasız ve sık sık ağlar/ağlamaklı hisseder.

Duyguları karışık anne, üzgün ruh hali, hüzün, sinirlilik, endişe gibi duyguları; konsantrasyon eksikliği ve / veya bağımsızlığını yitirme gibi durumları yaşayabilir. Ancak bu durumun annelik hüznünün bir-iki hafta içerisinde ortadan kalkmasını bekleriz.

Eğer doğum sonrası iki haftadan uzun süren bir duygusal zorlanma mevcut ise “Doğum Sonrası Depresyon”u düşünmek gerekir. Doğum Sonrası Depresyon(Pospartum Depresyon) ise ciddi anlamda sıkıntı yaratan bir rahatsızlık olmasına ek olarak anne ve bebeğin yaşam kalitesini ciddi anlamda düşürür.

Doğum sonrası depresyonda keder (Çok ağlama), depresyon, sinirlilik, suçluluk, bebeğe ilgi eksikliği gibi duygular, yeme ve uyku alışkanlıklarındaki değişiklikler, konsantre olmakta sorunlar, umutsuzluk düşünceleri ve bazen bebeğe veya kendinize zarar verme düşünceleri yaşanabilir, derin düşüncelere dalma, saplantılar, alışılmış faaliyetlere ilgi kaybı, değersiz hissetme, bebeğinizle başa çıkma konusunda beceriksiz veya yetersiz hissetme, tükenmişlik ve/veya bebeğin sağlığı hakkında aşırı endişe gibi durumlar deneyimlenebilir. Erken doğum sonrasının, depresyon için ayrıca riskli bir durum oluşturduğu bilinmekte, prematüre bebek ve anneye özel bir destek sunulmalıdır.

Tüm bu duygusal-düşünsel-davranışsal zorlanma, özellikle eşler arasında güvensizlik, iletişimsizlik, cinsellikle ilgili sorunlar gibi çift problemlerine ve doğum sonrasında annenin bu sorunları daha ağır ve çözümsüz algılamasına neden olabilir.

İster annelik hüznü ister doğum sonrası depresyon olsun annenin aile içi desteğinin yeterli düzeyde hissetmesi önceliklidir. Özellikle partnerlerin eşlerini desteklemekten daha fazlasını yaparak süreci aşmak için sahiplenici bir ortak olarak davranması önceliklidir.

Doğum sonrası depresyonda profesyonel bir yardım ihtiyacı kaçınılmazdır. Bu yardım emziren anneler için psikoterapi olarak düşünülmekte, yoğun ve ağır geçirilen durumlarda ilaç ve bazen de yatarak tedavi olmaktadır. Uzman desteğinin gerekliliğini anlamak için son bir haftayı düşündüğünüzde aşağıda bulunan soruların yarısından fazlasını bazen, çoğunlukla şeklinde cevaplıyorsanız psikolojik/psikiyatrik destek almanız uygun olacaktır.

Gülemiyor ve olayların komik tarafını göremiyorsanız

Geleceğe hevesle bakamıyorsanız

Bir şeyler kötü gittiğinde gereksiz yere kendinizi suçluyorsanız

Nedensiz yere kendimi sıkıntılı ya da endişeli hissediyorsanız.

İyi bir nedeni olmadığı halde, korkuyor ya da panikliyorsanız

Her şey giderek sırtınıza yüklendiğini hissediyorsanız

Öylesine mutsuzum ki uyumakta zorlanıyorum diyorsanız

Kendinizi üzüntülü ya da çökkün hissediyorsanız

Öylesine mutsuzum ki ağlıyorum diyorsanız

Kendinize zarar verme düşüncesinin aklınıza geldiği oluyorsa

You may also like...